Geleneksel sanatların günümüzde yaşatılması, kadınların el emeği ve azmiyle dünyaya açılıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı keçe sanatçısı Ferya Gül Alioğlu, 18 yıldır gönül verdiği keçe sanatını Kasımpaşa Mevlevihanesi’ndeki atölyesinde sürdürüyor. El emeğiyle hazırladığı takke, şal, çanta, tablo ve dekoratif ürünler, sadece Türkiye’de değil, dünyanın dört bir yanında büyük ilgi görüyor.
Orta Asya’dan günümüze ulaşan keçe, Türk kültürünün önemli bir parçası. Dayanıklılığı, doğal yapısı ve sağlığa faydalarıyla yüzyıllardır kullanılan keçe, Alioğlu’nun ellerinde yeniden hayat buluyor. Özellikle tasavvuf temalı Türk dizilerinin yurt dışında gördüğü ilgi sayesinde, onun yaptığı takke, arakıye ve sarıklar İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda, Katar, Fas ve Meksika gibi ülkelerde yoğun talep görüyor. Bugün Alioğlu, el emeği ürünlerini 45 ülkeye ulaştırmanın gururunu yaşıyor.
Alioğlu, keçenin doğallığını şöyle anlatıyor:
“Keçe, iplik ya da dokuma olmadan, doğrudan yünle yapılan en eski tekstil ürünlerinden biri. İnsan elinin sıcaklığını ister, ruhunu ister. Aynı teknikle çalışan iki usta bile aynı ürünü çıkaramaz çünkü keçe yapan kişinin ruhundan bir şeyler alır.”
Hayata kattığı bu özel bakış açısıyla keçe sanatını sadece yaşatmakla kalmayan Alioğlu, aynı zamanda günlük yaşama uygun çanta, şapka ve şallarla da sanatı modernleştiriyor. Özellikle doğala dönüş arayışında olan insanların ilgisiyle ürünleri her geçen gün daha fazla kitleye ulaşıyor.
Onun için en gurur verici anlardan biri ise Eyüp Sultan Hazretleri’nin türbesindeki sarığı yeniden sarmak olmuş. “En değerli işlerim, kutsal mekânlara yaptığım özel siparişler oluyor” diyen Alioğlu, sanatını hem kültürel bir miras hem de şifa kaynağı olarak görüyor.
Ferya Gül Alioğlu’nun hikâyesi, kadınların el emeğiyle hem kültürü yaşatabileceğini hem de dünyaya açılabileceğini kanıtlayan ilham verici bir başarı öyküsü.
